Ehmedi Xani
Ahmed-i Hani 1650-51 yılında Hakkâri'nin Çukurca ilçesine bağlı Han Köyünde doğmuştur. Babasının adı Şeyh İlyas annesinin adı Gulnigar'dır. Pinyanişi Aşiretinin bir kolu olan Hânî Kabilesinden olmasından ve Han köyünde doğmasından ötürü Ahmed-i Hani (Ehmedê Xanî, Hani'li Ahmed) olarak tanınmaktadır.
Ahmed-i Hani 1707'de Doğubayazıt'ta ölmüştür. Türbesi Ağrı Doğubayazıt'tadır.
Eğitimi
Ahmed-i Hani ilk eğitimini aile içinde babası Şeyh İlyas'tan fıkıh derslerini aldı. Ardından Beyazıt'taki Muradiye medresesine gider. Daha sonra Ahlat ve Bitlis medreselerinde öğrenim görür. Botan ve Mezopotamya'da devam eder öğrenimine. Bağdat, Şam, Halep ve İran medreselerinde de uzunca yıllar öğrencilik hayatı yaşadı. Hani özellikle Suriye medreselerinde Antik Yunan felsefesi'ni, Mezopotamya ve İran medreselerinde ise İslam felsefesi, astronomi, şiir ve sanat tekniğini öğrenmiştir.
Hani'nin Kabe'yi tavaf ettiği, Mısır'a gittiğini yazdığı eserinin içeriğinde açıkça görülmektedir. Her yerde isim yapmış alimleri araştırır ilmi ve bilimi daha da ilerletmek için onların yanında diplomasını aldıktan sonra Beyazıt'taki Muradiye medresesinde eğitim vermeye çalışır.
Ahmed-i Hani, Şihabeddin Sühreverdî, Farabi, Feqiyê Teyran, Molla Ahmed-i Cezirî, Platon, Aristoteles, Muhyiddin İbn Arabi, Ali Hariri, Firdevsî ve Ömer Hayyam gibi daha birçok büyük şahsiyetten etkilenme düşünceler ortaya koyar. Hani bu birikimini 4 ayrı dilde dile getirir.
Hani iyi bir eğitmen ve dil uzmanıdır. Dönemin felsefi, teolojik ve edebiyat bilgilerini iyi özümsediği ve bu yönüyle yetkinleştiği anlaşılıyor. Felsefe tarihi, dinler tarihi, Kürt edebiyatı, folklor ve tarihi konusunda da derin birikimi vardır.
Ayrıca Kürtçe'nin yanı sıra Arapça, Farsça ve Osmanlıca'ya oldukça hâkim olduğu biliniyor. Şiirlerindeki derin kültürel birikim ve bilgi hayranlık uyandıracak düzeydedir. Mem û Zîn adlı temel yapıtında her olayı ele alışı derin bir çözümleme biçimindedir.
Hani halka çok kolay bir şekilde dini eğitim vermek için hem Arapça hem de Kürtçe dilinde çok pratik ve halkın kavrayabileceği metotlar geliştirir. Hani'nin özellikle çocuklar için Nûbihara Biçukan adlı eseri yazar. Nitekim eserinde "Ne ji boy sahip rewacan, belki ji boy piçûkên Kurmancan" diye ifade etmiştir. Yani eseri küçük çocuklar için yazdım der.
Hani, İshakpaşa Sarayı'nın temeli atılırken 1674 yılında dua okumuştur. Daha sonra Beyazıt'ta Muradiye Camii'nde imamlık yapmıştır. Beyazıt Beyi Mir Muhammed'in divan kâtipliğinde bulunmuştur. Onunla yakınlığını, ona sevgisini bir şiirinde ifade etmiştir, ölümüne dair üzüntüsünü belgelemiştir. Mir adına İran sınır Serdar'ı ile alınan karara imza atmıştır.
Düşünceleri
Ahmed-i Hani'nin siyasi özlemi, düşünceleri açıktır ki o dönemin genel atmosferinden doğmuştur. Bu dönemde, Kürt düşün hayatının geri olduğu açık. Ancak bu, Kürt düşünce ve edebiyat mirasının hiç olmadığı anlamına gelmiyordu. Önemli bir düşünce ve edebiyat mirasına sahipti. Fakat bu Kürtlerin sosyo-ekonomik koşullarından dolayı yaygınlık kazanamamıştı. Çok dar sınırlar içinde düşüne haps olmuştu. Bu bir idari yaptırımdan çok sosyal ve kültürel nedenlerden kaynaklanıyordu. Hani daha çok birlik ve ittifak parolalarını kullanarak sesini yükseltiyor, Kürtlerin kendi aralarındaki çelişkilerine de dikkat çekiyordu. Butür şartlar altında Beyler Hani'yi anlayamadılar böylece bu modern düşünceler pratikleşmeyip sonrasız kaldı.
Ahmed-i Hani'nin en önemli yönlerinden bir tanesi de, yurtsever ve halkçı oluşudur. Birçok aşirete bölünmüşlük kendisi için en temel sorundur. Denilebilinir ki, tüm düşüncelerinde ana tema budur. Bu nedenle Kürtlerin birliği, Kürtlerin diğer halklar gibi özgür yaşaması, Kürt kültürü ve dili'nin özgürce gelişmesi için feryat eder. Tüm bunları sağlamanın yolunun çağdaş bir millet olmaktan geçtiğine inanır. Kürtlerin aslında hiçbir yönü ile komşu halklardan geri olmadığını yalnızca birlik ve iyi yöneticilerden yoksun olduğunu savunur. Bu nedenle şiirlerinde komşu halkların sanatıyla dilleriyle yarışır ve bununla Kürtlerin sahip olduğu yeri dile getirir. Ancak Hani'de başka halkları karşısına alan bir milliyetçiliğe rastlanmaz. Tam tersine Hani hep eşitliği gösterir. Komşu halkların kültürel, tarihsel, dinsel yakınlıklarını kardeşlik olarak görür. Kimi şiirlerinde her bir mısrasını ayrı bir dilde (Kürtçe, Farsça, Arapça ve Türkçe) ifadelendirdiği dörtlüklerde sembolize eder.
Eserleri
- Mem û Zîn, (Mem ve Zin)
- Nûbihara Biçukan, (Küçüklerin Baharı)
- Eqîdeya Îmanê, (İman'ın Akidesi veya İnanç Risalesi) Ahmed-i Hani'nin Kürtçe eseri, genel anlamda İslam'ın temellerini içeren, dini konuları işleyen bir kitaptır. Şiirsel bir dille yazılan kitap yetmiş üç beyitten oluşmaktadır.
- Eqîdeya Îslamê, (İslam'ın Akidesi)
- Fî Beyanî Erkanî Îslam, (İslam'ın Temelleri)
- Erdê Xweda, (Allah'ın Arzı), (Astronomi ve Coğrafya ile ilgili eser)
- Dîwana Helbestan, (Şiir Dîvanı)
- Şirên Fîlozofî (Filozofik Şiirler)
Çalışmaları
Ahmed-i Hani özellikle Kürtler, Kürt edebiyatı ve Kürtçe ile ilgili pek çok çalışması oldu. Bunun yanında astronomi ve coğrafya alanında da çalışmalar yapmıştır.
- Kürt talebelere Kürtçe eğitim vermek için Medrese kurdu.
- İlk Kürtçe-Arapça sözlük olan Nûbihara Biçûkan eseri yazdı.
- Astronomi ve Coğrafya üzerine ilk kez Kürtçe kitap yazdı.
- Felsefe üzerine ilk kez Kürtçe eser yazdı.
- Kürt milliyetçiliği temelini atmıştır. (Ancak Ehmedê Xani’de başka halkları karşısına alan bir milliyetçiliğe rastlanmaz.)
- Kürtlerin birliğini savunan ilk kişi oldu.
- Kendisinden sonra gelen bütün Kürt bilginlere ilham kaynağı oldu.